istanbulcameram

Monday, April 03, 2006

İşte mart ayının son günlerinde Mahmutpaşa yokuşunda bir İstanbullu simitçi...
Kahraman simitçimiz "simit sarayları"na karşı...
Adı pastane ya da çay hane olması gereken yerler neden simit sarayı diye adlandırılmış; anlayamıyorum... Analayn varsa beri gelsin hele; bana da bi anlatıversin!
Tam ben simidime, simitçilerime bu kadar kafayı takmışken; geçtiğimiz haftalarda gzaetede Engin Akın'ın yazısına rastladım. Bu yazıdan alıntılarımı sizlerle de paylaşmak istedim...
"simit saraylarının susam kalitesinin düşük olması bir yana yüzeylerinde susama batırılımadan önce pekmeze buanması ile aldığı ne renk, ne parlaklık var. Oysa ülkenin her yerinde farklı yapılan simitin İstanbul'da yapılanı diğerlerinden hem üstün hem de daha ünlüdür... Nitekim Evliyâ Çelebi'nin anlattığı 17. yüzyıldaki İstanbul'da yapılan esnaf loncaları geçidinde simitçiler başlı başına bir ekiptirler.Haminin Gırtlak'da***Abdülaziz Efendi'nin kitabında sıralayıp da muhtemelen bizim gırtlağımızdan geçmemeiş olan Anadolu sarması, susamlı simit, sütlü simit, makarma simidi, şerbet simidi gibi simit isimleri var. Ama kala kala elimizde çeşit olarak sadece bir gevrek (İzmir'de yapılan) bir de simit kaldı.
Kitapta simitin en iyisini Safranboluve Kastamonulular'ın yaptıklarına değinilmiş. Eşsiz bir rastlantı. İstanbul tarihi Yeniköy Börekçişi'nin simidinde tam istediğim kokuyu ve lezzeti bulunca sordum. Yüzdoksan senelik mazisi olan bu fırını kuranlar Safranbolu'dan gelen bir aile imiş. Üçüncü nesil olarak simitin burada âlâsı yapılıyor ama açıkcası başkaları da yok değil. Küçük fırınlar hâlâ en iyisini yapma gayret,inde görünüyorlar. Ama nereye kadar? Lafın kısası; simit, yabancı basında Türk kültürünün simgesi olarak gösterilen helva, lokma ya da aşure gibi beslenme amacının oötesine geçmiş sayılı yiyeceklerimizden biridir. Eskiden hacca gidenlerin kendilerini uğurlamaya gelenlere birer simit alıp bunların her birinin yarısını yakınlarını anmak için yanlarına almak,ya da askere gidenlere simidin bir yarısını verip diğer yarısını askerlik bitinceye kadar duvara asmalarıgibi sembolik anlamlarının dışında simit günümüzde zengin fakir tüm halkı tek bir lezzet etrafında birleştiren eşsiz bir lezzet halkasıdır!
Büyüğün küçüğü yuttuğunu düşünürsek büyük sayıda simit çıkaran simit sarayları aslına sadık kalmadıkça bir kaç kuruş uğruna simitin geleceği ile oynamış olurlar. Oysa sözünü ettiğimiz dünya da eşi olmayan, Kaşıkçı Elması kadar değerli bir lezzet... Hamini Gırtlak bir edebiyat sofrası olmasının dışında böyle tehlikeye maruz nice lezzetlere de dikkat çekmesi açısından da takdire şayan bir eser."
Demiş sevgili Gurme Engin Akın
***
Onun da yazısına kaynak yaptığı kitap:
yazarı: Gökhan Akçura
adı: Hamini Gırtlak
Yayınevi: Everest Yayıncılık

1 Comments:

  • Merhaba, Cok uzaklardan biri olarak önce bu simitleri görünce bir ah cektim. Dün Tvde Merhum Ecevitin cenaze törenini izlerkende dikkatimi cekmisti, basinda tablasi ile insan kalabaligi arasina karismis simitciler... Burada mis gibi kokan susamli simidi bulmak mümkün degil. Bulsanizda tadi ayni degil. Ben ilkokulda okurken 25 kurustu bir simit. Bazen param yetmez yarim simit alirdim delikli 2,5 kurusa. Simdi param yetiyor ama simit alamiyorum.
    Beni cok gerilere götürdünüz...
    Sevgilerimle Sonia.

    By Blogger OUR BEAUTIFUL HOUSE&GARDEN, At 3:10 AM  

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]



<< Home